Photo by Ahmet Baki Kocaballi

27 Ocak 2010 Çarşamba

ixir handmade notebooks






B İ Z D E F T E R Y A P I Y O R U Z .








7 Ocak 2010 Perşembe

Nihavend makamı & Sydney'in yaldızlı yeraltı geçitleri


Sanırım sokakta müzik yapmanın en büyük getirisi kıçının o sert zemine değdiği andan itibaren artık başka insanlar için kolayca dokunulabilir bir çeşit hiçbirşey olabilmen. bu şekilde alışılmışın dışındaki melodilerin rehberliğinde yaşadığın şehrin insanlarına temas etmek için, -üstelik birçok kez belkide hiçbir zaman ulaşamayacağın bakir bölgelere kadar uzanan - kestirme yollar bulabiliyorsun

- 60'lı yaşlarda ayağında 88' model adidaslar kafasında bant hippi günlerinin matemini mi sürer yoksa aslında hiçbir zaman o renklı gomleğini çıkarmamış mıdır kestirmediğin bir aussie yanına yanaşır en kısa yoldan, ufak bir tanışma faslından sonra başlar kendi aksanında benimle düet yapmaya. en güzel tarafı en taze şarkısının konusu; ben, santur ve ayakkabılarıdır.
- Günlerden bir gün bu kez daha özel bir sebep için vururken tellere bir öncekinden daha saldırgan ve hisli bu kez 8-10 yaşlarında bir çocuk beliriverir aniden menzilimde. neredeyse kendisi kadar olan okul çantasını açar hızlıca, ani bir hareketle ters çevirir,bozuk paralar dökülmeye başlamıştır kutucuğa, saniyelerce devam eder, ben susmaz ona bakarken o dinler, çantasını düzeltmektedir.
- Şarabı yine fazla kaçırmıştır bu gece, şu avusturalyalıların en büyük derdi nezaman duracaklarını bilemezler der, santurun sesi tünelin akustiğinde çok gizemli,görkemli gelmiştir mayalanmış beyin hücrelerine, bana hikayemi sorar elinde şarap şişesi ile 32 yaşındaki bankacı Tedd oysa ki çoktan o benim hikayem olmuştur bile, birer yudum daha alırız santurdan sonrası tedd in rugby maceraları.
- Küçük çocukları ile ilgiyle dinleyen ebeveynlerden santurun neredeyse tüm hikayesini bilen genç aussie lere birçok avusturalyalı ilk zamanki önyargımı kırmakta cömert davranmışlardır. henüz benim dışında santur çalan birine rastlamadım ama biliyorum çok uzak değil